Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlali - İleri Sürülmeyen İddialara Karşı Kabul Edilemezlik Kararı
Anayasa Mahkemesine yapılan 2015/11677 numaralı başvuruda; Çok kısa süre evli kaldığını, müşterek çocuklarının da bulunmadığını, buna karşın ömür boyu yoksulluk nafakası ödemek zorunda olmasının hakkaniyete uygun olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, eski eşinin çalıştığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, nafakanın tümüyle kaldırılması gerekirken miktarının azaltılmasına karar verilmesinin mağduriyetini gidermediğini iddia etmiş; bu nedenle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez.
Somut olayda başvurucunun özellikle süresiz olarak yoksulluk nafakası ödemek zorunda olmasından şikâyet ettiği görülmekle birlikte ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü söz konusu iddiayı yargılama sürecinde dile getirmediği, nafakanın süresine dair hiçbir şikâyet belirtmediği veya talepte bulunmadığı, böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmemesi nedeniyle kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Söz konusu yargılamada tarafların katılım haklarına riayet edilerek iddia, savunma ile delillerin değerlendirildiği ve takdirin gerekçelerinin ayrıntılı şekilde ortaya konulduğu;dolayısıyla kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkına ilişkin devletin pozitif yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirildiği, başvurucunun söz konusu hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlali - İleri Sürülmeyen İddialara Karşı Kabul Edilemezlik Kararı – Tarafların Ekonomik Durumlarının Tam Olarak Araştırılması Gerektiği
Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2016/3140 numaralı başvuruda; hükmedilen nafaka miktarının elde ettiği gelirin de üzerinde olduğundan bahisle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Ayrıca başvurucu yeniden evlendiğini ve bu evlilikten bir çocuğunun olduğunu, nafaka belirlenirken Mahkemenin yeni eş ve çocuğunu dikkate almadığını belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de ikinci evliliğinden olan çocuğunun derece mahkemesindeki yargılama sona erdikten sonra 16/10/2015 tarihinde dünyaya gelmiş olduğu, başvurucunun yargılama sürecinde ve temyiz aşamasında söz konusu iddialarını derece mahkemelerine sunmamış olduğundanbireysel başvurunun ikincilliği ilkesi gereği söz konusu iddiaların somut başvuruda incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Somut olayda Mahkeme tarafından başvurucunun boşandığı eşi ve dört çocuğu için toplamda aylık 1.000 TL nafaka ödemesine hükmedilmiştir. Mahkemece tarafların ekonomik durumlarının araştırılması sırasında sadece kolluk tarafından verilen bilgilerin esas alındığı görülmektedir. Mahkemece başvurucunun Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde memur olarak çalıştığı, aylık geliri hakkında bilgi sahibi olunmadığı kabul edilmiştir. Ancak başvurucu; Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde memur olarak değil şirket elemanı olarak asgari ücretle çalıştığını, 950 TL aylık aldığını iddia etmektedir. Başvurucunun aylık gelirinin gerçekten de 950 TL olması durumunda aleyhine hükmedilen aylık toplam 1.000 TL nafaka miktarının ölçülü olduğundan söz edilemez. Olayda taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenip yüklenmediğinin anlaşılabilmesi için tarafların ekonomik durumlarının tam olarak ortaya konulabilmesi önem arz etmektedir.
Derece mahkemesinin başvurucunun çalıştığı kurumla iletişime geçerek başvurucunun görevinin ne olduğunu, ek gelir ve diğer ödemelerle birlikte aylık ne kadar gelir elde ettiğini araştırmak suretiyle konuyu aydınlatması mümkün iken bu konuda hiçbir araştırma ve değerlendirme yapmadığı, kararda bu iddiaya yönelik olarak bir gerekçe de ortaya koymadığı vurgulanmalıdır. Başvurucunun söz konusu iddialarını temyiz aşamasında da öne sürmüş olduğu ancak Yargıtay tarafından da bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda derece mahkemelerinin kararlarının başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına ilişkin davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu olayda kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin kamu makamlarınca yerine getirilmediği Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği; ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir.