Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Vakfıkebir İlçe Başkanı Mehmet Keskin, İktidar felaket bölgesine ulaşamazken “Terörist”, “hain” diye karaladıkları kurumlar ilk saatlerden itibaren bölgeye ulaştı, yardım kampanyaları düzenlendi dedi. Keskin, Yıkılan kentlerimiz mutlaka yeniden inşa edilmelidir ama bu süreç tek adamın direktifleriyle değil, bilimin ışığı altında, bilim insanlarının ve geniş toplumsal kesimlerinin katılımıyla yürütülmelidir diyerek önemli değerlendirmelerde bulundu.

BÜYÜK BİR FELAKETLE YIKILDIK”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Vakfıkebir İlçe Başkanı Mehmet Keskin, 6 Şubat’ta ülke tarihimizin en büyük felaketlerinden birisiyle uyandık. 10 ilimizde büyük bir yıkıma yol açan depremde yaşamını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun. Umarım ulus olarak yaşanan bu felaketten gereken dersleri çıkarırız, böyle felaketleri tekrar yaşamayız.

“TÜRK HALKI OLARAK BÜYÜK BİR DAYANIŞMA ÖRNEĞİ GÖSTERDİK. DAYANIŞMAYI SÜRDÜRECEĞİZ, BÜYÜTECEĞİZ!”

MÜDÜR KULEYİN, “TARIMSAL ÜRETİMİN GERÇEK KAHRAMANI KADINLARDIR” MÜDÜR KULEYİN, “TARIMSAL ÜRETİMİN GERÇEK KAHRAMANI KADINLARDIR”

Depremin ilk anından itibaren halkımız “şimdi dayanışma zamanı” dedi ve büyük bir dayanışma ile seferber oldu. Arama kurtarma çalışmalarına, kan bağışına, elden ele büyüyen dayanışma kampanyalarına koştu. Günlerce sorumluların ortada görünmediği yıkılmış kentlerde tanıklık ettiğimiz büyük halk seferberliği geleceğimizin teminatıdır. Biz de ilçe başkanlığı olarak bir şeyler yapmaya çalıştık. Bu konuda dayanışmamıza katkı sunan herkese tekrar minnet duygularımızı sunuyoruz.

İKTİDAR ENKAZ ALTINDA KALDI”

Siyasi iktidar; en kritik saatlerde organize sağlayamadı. Binlerce can enkaz altında kurtarılmayı beklerken afet bölgelerine ulaşamadı. Enkaz altında çığlıkları yüreklerimizi yakan vatandaşlarımıza ulaşamadı, hayatlarını kurtaramadı. Başarısızlığını ‘yüzyılın felaketi’ söylemi ile örtmeye çalıştı. Algı yönetimi ile göstermeye çalıştığı ‘güçlü iktidar’ diye bir şeyin aslında olmadığı ortaya çıktı. AFAD ekipleri yetersiz kaldı, iktidarın övündüğü yollar çöktü, iş makinaları bölgeye ulaşamadı. Kara gün dostu olması gereken Kızılay ise halk çaresiz ondan imdat beklerken ticari işler peşinde çadır, konserve satmakla meşguldü. İktidar felaket bölgesine ulaşamazken “Terörist”, “hain” diye karaladıkları kurumlar ilk saatlerden itibaren bölgeye ulaştı, yardım kampanyaları düzenlendi. TTB üyesi doktorlar binlerce yurttaşa müdahale etti. TMMOB’ye bağlı mühendis ve mimarlar hükümetin yanlış imar politikalarını ifşa etti. CHP’li belediyeler kapanan havalimanları, çöken yollar ve yanan İskenderun Limanı için harekete geçti. Yüzlerce TIR’lık yardımı afetzedelere ulaştırdı. Başarısızlıklarının gerekçesi olarak gösterdikleri, "dış güçler" diye düşman ilan ettikleri ülkeler yardıma koştu. Sosyal medya deprem için seferber oldu. Enkaz altında kalanlar yerlerini sosyal medyadan duyurmaya çalıştı. Ancak buna da engel olan hükümet, sosyal medyaya bant kısıtlaması getirerek Twitter’ı yavaşlattı. Yoğun tepkinin ardından kısıtlama kaldırıldı.

ÜLKEMİZİ AYAĞA ÜNİVERSİTELER KALDIRACAK!

UZAKTAN DEĞİL, GÜVENLİ ORTAMLARDA YÜZ YÜZE EĞİTİM İSTİYORUZ!

Yaşadığımız onca felaketten ders almayan, bilimsel doğruları ve uzman görüşlerini yok sayan, dayatmacı anlayışla Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan, Üniversitelerde 2022-2023 Bahar yarıyılının uzaktan öğretim yoluyla sürdürüleceği kararı eğitimdeki sorunları derinleştireceği gibi, üniversitede öğrenim gören gençlerimizi sosyal ve psikolojik olarak da olumsuz etkileyeceği açıktır. Depremzedelerin yükseköğretim kurumlarındaki yurtlara yerleştirileceği gerekçesiyle alındığı ifade edilen bu karar, siyasi iktidarın afetler karşısında ne kadar hazırlıksız olduğunun itirafıdır. Siyasi iktidarın hazırlıksızlığının ve kurumlardaki liyakatsizliğin bedelini üniversite öğrencilerine ödetmeye çalışmak, öğrencileri yurtlarından ve eğitim gördükleri kentlerden ayırmaya çalışmak böyle bir ortamda gençlere yapılacak en büyük kötülüktür.

“DEPREMDE ÇÖKEN PİYASACI, RANTÇI DÜZENİN YERİNE; DAHA ADİL, DAHA DEMOKRATİK, DAHA EŞİTLİKÇİ, DOĞAYI VE BİLİMİ DİKKATE ALAN BİR DÜZEN İNŞA ETMELİYİZ”

Evet, ülkemiz çok zor günler yaşıyor.  Evet, ülkemiz enkaz altında. Evet ülkemizin en kritik kurumlarının nasıl içinin boşaltıldığını, tek adam merkezli emir komuta zinciri içinde nasıl inisiyatifsiz kaldığını, parayı insandan önemli gören politikaların, denetimsizliğin, rant düzeninin nasıl felaketler yarattığını çok ama çok acı bir şekilde bir kez daha gördük. Evet, 3-4 gün boyunca hiçbir karşılık alamayan çığlıklar kulaklarımızdan gitmeyecek, Evet elimizden geleni yapsak da yapamadıklarımızın acısı ve ıstırabını belki ömür boyu yanımızda taşıyacağız. Ama bu acılarımız boşa yaşanmamalı.  Gözyaşlarımızı boşa akıtmamalıyız, gözyaşlarımızı bu ülkenin yeniden kuruluşunun harcına katmak zorundayız. Bu ülke, bu coğrafya, bu topraklar çok acılar yaşadı, nice savaşlar, yıkımlar, felaketler gördü. Ama bir şekilde bu toprakların insanı ayağa kalkmayı bildi. Bu toprakların insanları olarak defalarca yıkıldık, defalarca ayağa kalktık. Evet, yine birbirimize yaslanacak, birbirimize omuz verecek, yeniden ayağa kalkacağız. Ama bu kez bir daha yıkılmamak üzere ayağa kalkmalıyız. Yaşadığımız büyük felaketin asıl sebebi bilimin esas alınmaması, kamuculuğun, planlamanın ve sosyal devletin terk edilmesidir. Bu büyük felaket sadece teknik bir konu değildir, mesele sadece bir teknik ihmal meselesi değildir. Deprem doğaldır ancak felaket sistemsel bir sorundur, izlenen politikaların bir sonucudur. Depremle birlikte AKP’NİN temsil ettiği piyasacı, rantçı ve sermayenin ihtiyaçlarını önceleyen politikalar da çökmüştür. Hem gerçek anlamıyla hem de ülkenin kurumları, kuralları, rejim biçimi, ekonomi politikaları, kentleşme politikaları olarak üstümüze çöken bu enkazı hep birlikte kaldıracağız. Ve ülkemizin daha adil, daha demokratik, daha eşitlikçi, doğayı ve bilimi dikkate alan bir biçimde yeniden kuruluşu için hep beraber bir seferberlik başlatmalıyız.

“ŞEHİRLERİMİZİ YENİDEN İNŞA EDERKEN “TEK ADAM”I DEĞİL BİLİMİ ESAS ALMALIYIZ”

Depremin yaralarını sarmak ve ülkemizi yeniden inşa etmek için bilime, sosyal politikaya ve sosyal devlete her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Yıkılan kentlerimiz mutlaka yeniden inşa edilmelidir ama bu süreç tek adamın direktifleriyle değil, bilimin ışığı altında, bilim insanlarının ve geniş toplumsal kesimlerinin katılımıyla yürütülmelidir. Yıkılan kentlerin yeniden inşasında seçim ve rant kaygıları ile alelacele hareket edilmemeli, bilim insanları ile birlikte planlama yapılmalıdır.

Geleceğimiz ve kurtuluşumuz bilimdedir dedi.