GÖNÜLLERE GİRMEK

Bir sevgi yumağı olmak için gönüllerde, solmayan gül olmak için ellerde, tatlı söz olmak için dillerde, umut çiçeği olmak için zihinlerde…

Ne güzel söylenmiş sözler değil mi?

Bu sözleri uzatıp girmek mümkün. Mümkün olmayan ise gönüllerde hoş seda bırakmamak.

Aslına bakarsanız her kes hoş seda bırakmak için gönüllere dokunmak ister fakat kimileri yıkar kimileri gönüller yapar.

Ne mutlu gönüller yapanlara, onlara selamlar olsun.

Bu sözleri yazmamızın nedeni yaklaşan yerel seçimler nedeniyle sakın ola ki bir birimizi kırmayalım. Nice seçimler geldi geçti. Bir gün, bir yıl sonra ya da bir dönem sonra unutuldu.

Unutulmamak için gönüllere girmek gerekir.

Seçenin de, seçileceğinde sıkıntılı bir döneme girildiği zamandayız. İnsanın kalitesi düştüğü için olumlu ya da olumsuz söylenen her söze veya dedikoduya inanır oldu. İnanmanın ötesinde küser olduk. Ne için bir oy pusulası için. Ya yarın. Hep aynı yüzlere bakmayacak mıyız?  Neden kırar dökeriz? Yok, verdi, yok yermedi, söz verdide vermedi. Neyin kavgasındayız. Amaç aynı değil mi? Hizmet duygusu ön planda değil mi?

Yazın güneşin, kışın yağmurun özlemiyle yaşadığımız kurallara uymayan vahşi bir doğada yaşadığımızı unutmayalım.

Unutmayalım ki, başı sonu belli olmayan yağmurlar sonrası yaşanan kötü bir görüntü, bulutlara teslim olmuş sim siyah bir gökyüzü gibi olmasın.

Güneşin özlemiyle hayallerin bittiği, morallerin sıfırlandığı bir güne başlamamak için gönül kırmaya değil bir seçim binlerce seçim değmez!

İlçenizim yapısı olarak muhafazakâr bir topluluğuz. Aslına bakıldığında çok küçük şeylerle mutlu olan bir toplum yapımızda vardı fakat son yıllarda doyumsuz olduk çıktık.

Herkesi eleştiren her şeyi ötekileştiren bir yapıya döner olduk.

Oysa insanın insan olduğu, “yaratandan ötürü sevmek” ise en kolayı olduğunu unutmayalım.

Ne hikmetse biz en zor olanı seçer ve sever oldu.