İŞÇİ ALACAKLARINDA YARGI SÜRECİ VE İSPAT YÜKÜ

İş mahkemeleri işçi ve işveren arasında hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü için özel olarak kurulmuş mahkemelerdir. Yasa koyucu iş ilişkilerini düzenlerken işçiyi koruma amacıyla özel nitelikte yasal düzenlemeler mevcuttur. Bu bağlamda iş uyuşmazlıklarının çözümünü de genel yargıdan ayırarak, iş hukukunun genel amacına hizmet edecek şekilde basit, kolay, hızlı ve ekonomik usul kurallarına bağlamıştır. Amaç formaliteleri azaltarak işçinin hakkına çabuk kavuşmasını sağlamaktır.

İŞÇİ ALACAKLARI

İşçi alacakları; feshe bağlı talep edilebilen ve feshe bağlı olmayıp talep edilebilen ya da hak kazanılan alacaklar olarak iki ana başlıkta toplanmalıdır. Bu ayrım hakkın doğum tarihi, talep edilebilirlik ve zamanaşımı yönünden önemlidir. Zira İş Kanunu madde 32’de işçi alacakları zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. 25 Ekim 2017 yılında yapılan düzenlemeden sonra iş sözleşmesi sonra erdirilen işçi için feshe bağlı olmayan alacaklar yönünden 10 yıl olarak uygulanana zamanaşımı süresi 5 yıla düşürülmüştür. Esasen bu yasal düzenleme ile işçi lehine yorum ilkesinden kısmen vazgeçilmiştir.

Feshe Bağlı İşçi Alacakları                                                  Feshe Bağlı Olmayan İşçi Alacakları

·     Kıdem tazminatı,                                                                    ·     Ücret,

·     İhbar tazminatı,                                                                      ·     Fazla Mesai Ücreti,

·     Yıllık izin ücreti alacağı,                                                      ·     Ulusal Bayram ve Genel Tatil Ücretleri,

·      Kötü niyet tazminatı,                                                          ·     Hafta Tatili Alacağı,

·     Ayrımcılık tazminatı gibi tazminat alacakları.

İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASINDA İSPAT YÜKÜ

İşçilik alacakları davalarında ispat yükü, genel ispat kurallarından biraz faklıdır. HMK’ nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Bu durumda işçilik alacakları davasında talep edilen alacaklar bakımından kendi lehine hak çıkartan taraf her zaman işçi olduğundan ispat yükünün de işçide olması gerekirdi. Ancak bu durum İş Kanunu’nun düzenlenme amacına, işçi lehine yorum ilkesine ve işveren karşısında zayıf konumda olan işçiyi koruyucu düzenlemelere aykırılık oluştururdu. Bu nedenle işçilik alacakları davasında her bir alacak kalemine göre ispat yükü farklıdır.

  • İş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin ve işçinin ücretinin ödendiğini ispat yükü işverene aittir.
  • İş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde feshedildiğini ispat yükü işverene aittir.
  • Kötü niyet tazminatına ilişkin talepte kötü niyetin varlığı, işçi tarafından ispatlanmalıdır.
  • İş sözleşmesi kapsamında çalıştığını ve ücretin miktarını ispat yükü işçiye aittir.
  • Fazla çalışma yaptığını, Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde ve varsa Hafta tatilinde çalıştığını ispat yükü işçi üzerindedir
  • Yıllık izne ilişkin en az bir yıl çalıştığını ispat yükü işçiye, yıllık izinlerin kullandırıldığının ispatı ise işverene aittir.

Yukarıda belirttiğimiz ispat yükü işçide olan alacak kalemlerinin ispatında işçi lehine düzenlemeler yapılmıştır. Çoğu durumda ispat yükü işçi üzerinde olmasına rağmen, maddi olguların ispatında işçi tanık deliline dayanarak kolay bir şekilde alacağını ispat edebilir. İspat yükünün işveren üzerinde olduğu durumlarda ise işveren yazılı delillere dayanmak zorundadır. İşveren tanık deliline dayanarak iddialarını ispatlayamaz. Ayrıca işverenin dayandığı yazılı belgelerin dikkate alınabilmesi için (örneğin ücret pusulasında, yıllık izin defterinde) işçinin imzası yer almalıdır. Tek başına imza da yeterli olmayıp ücretin banka dekontuyla ve bordroda belirtildiği tutarda ödendiğinin ispatlanması gerekmektedir.