İSTİBDAT VE DEMOKRASİ ARASINDAKİ FARKLAR

Bu yazı Bediüzzaman’ın 11. Abdülhamit ile mücadelesinde, onun baskılarına karşı yaptığı hukuk, hürriyet ve demokrasi mücadelesi hakkındadır. İstibdat tahakkümdür, kişinin kendi keyfi ve isteğine göre yaptığı muameledir. Güç ve kuvvete dayanarak zor kullanmak ve tek kişinin görüşüdür. Her şeyi kötüye kullanmaya müsait bir zemindir. Zulmün temelidir, insanlığı mahvedendir. Sefaletin en derin derelerine insanlığı yuvarlandıran, İslam âlemini zillet ve sefalete sürükleyen, toplumda garaz ve düşmanlık duygularını uyandıran, İslam’ı zehirlendiren hatta her şeye karışan, zehrini atan, o derece bölünmüşlükleri Müslümanlar arasına sokup, sapık mezhepleri doğuran keyfi idaredir. Evet, taklidin babası, siyasi baskının oğlu olan ilimdeki baskıdır ki (hoş görülü olunmadığından)İslam’ı karıştıran dalalet guruplarını doğurmuştur der.

İslam, asrısaadet’ten sonra Emevilerin kontrolüne girince, Allah’ın gerçek dini, Kuran’ın gerçek yorumları ve Ehlibeytinin din anlayışı kayboldu, süte bir damla ayran karışınca onu bozması gibi İslam’ın tam orijinalliği kayboldu. Bugünkü IŞID, Taliban ve Selefiler gibi çok çeşitli fırkaların doğmasına neden oldu. İlimden uzak olanlar bunları anlayamaz.  Bu zihniyet, dine bütün olarak bakamıyor. Dini, dünyevi ve uhrevi diye ayırıyorlar, Allah bir olduğuna göre bütün ilimler onundur. Fen ilimleri Allah’ın gerçek isimleridir bunları bilmeden Kuran anlaşılmaz, 2000’e yakın müteşabih(tevil isteyen) ayetler bir hurafe olarak algılanır. Bu guruplar kendi kültür, gelenek ve kıyafetlerini gerçek din sanıyorlar. Şimdi gerçek İslam’dan uzak IŞID gibi guruplar devletin temellerine dinamit koymaya çalışıyor. İnanan ve inanmayan her insan bundan rahatsızdır. Ülkeyi bu zihniyetlerden temizlemek, hem zamana hem de çok paraya mal olacak. Devleti idare edenler, hem kendileri hem ülke hem de insanlık için gerçek din anlayışını eğitim yolu ile insanlara öğretmeliler. Dindar kesimin büyük ekseriyeti demokrasiye taraftarız dese bile gerçek demokrasiyi bilmiyorlar ve demokratız deseler bile bunda samimi değiller.

1876 yılında Meşrutiyet(demokrasi) ilan edildi. İpleri eline geçiren 11. Abdülhamit bir yıl sonra meclisi kapattı 33 yıl karanlık bir dönmem yaşandı, hukuk ve hürriyetler askıya alındı veya belli zümrelere has kılındı. Bu 33 yıllık dönemde Türkiye’nin yaklaşık iki kat daha fazla toprak kaybedildi. 1908’de yeniden demokrasi ilan edildi. Bir kişinin keyfi idaresi sona erdi.

Millet hürriyetlerin değerini iyi bilmiyor, ben bilmen ağam bilir mantığı ile idareyi belli kişilerin kontrolüne vermek istiyor. Demokrasinin temeli, Ali İmran 159 “Yönetim konusunda onlarla meşveret et…” Şura 38 “Onların yönetim biçimi aralarında, istişare etmek şeklindedir.”  İstişare milletle yani Millet Meclisi ile olur gizli kapılar arkasındaki adamlarla değil. Solcular, gerçek sosyal demokrat, dindarlarda demokrat olursa ve kuvvetler ayrılığı uygulanırsa Türkiye’de her şey yoluna girdi demektir.

OSMAN KOYUNCU 0535.760. 48. 39. VAKFIKEBİR - TRABZON