Siyasetteki tarafgirlik damarı, insana meleği şeytan, şeytanı melek gösterir, adalet kavramını ortadan kaldırır. Kuran, ey insan, ey Müslüman ey akıl sahipleri, ey düşünenler gibi insana vurgu yapıyor. Kuran, ana başlık olarak dört şeyden bahseder, Allah’ın birliği, ölümden sonra diriliş, peygamberlik ve adalettir. İbadetler Allah’ın hakkı olduğu için, ibadetler adalet kavramı içinde açıklanır, adaletsiz ibadetlerin hükmü yoktur. Tüysüz yetimlerin, kamunun hakkını yiyenlerin ibadetleri anlamsızdır. Devlet, insanların ortak değeridir, o ehil olanların işidir, yoksa din ve tarafgirlik adına onu ele geçirmeye çalışmak o devletin sonu olur. Devlet birilerinin ele geçireceği ve kendi yandaşlarına hibe edeceği bir değer değildir.  Devleti idare edenler, her insana eşit mesafede adaletle hükmeder, şefkatle yaklaşır, insanları kucaklarsa insanlarda devletine güvenir ve sarılır, tarafgirlikle insanlar gruplara bölünürse dağılma başlar. Hz. Ali, adalet devletin dinidir der. İkinci Abdülhamit’in baskılarına karşı çıkanları hapishanelere dolduruldu sürgünlere gönderildiler, o zamanın aydınları ülkelerinden kaçarak, Avrupa’da bir araya gelerek çözümler üretmek zorunda kaldılar.  İkinci Abdülhamit yaklaşık 1,6 milyon km kare, bugün Türkiye’nin iki katı kadar toprak kaybetti. Bazıları, koca sultan Osmanlıyı 33 yıl ayakta tuttu diyorlar bu yanlıştır, 33 yıl Osmanlının çöküşünü geciktirmedi, belki hukuksuzlukla yıkılışını 33 yıl öne çekti denebilir.

 Dine, siyasetle asla hizmet edilemeyeceğini İslam tarihi bize gösteriyor. Yalnız Asrısaadet ve Ömer Bin Abdülaziz dönemi hariç. Çünkü onlar devlet başkanlığı yanında dini çok iyi biliyor, Kuran’dan hüküm çıkarabiliyorlardı. Bugün cami, kuran kursu, imam hatip sayılarında yüzde dört yüz oranında artmasına rağmen namazda, ahlakta büyük oranda azalmalar, cinayet hırsızlık ve boşanmalar gibi konularda büyük oranda artışlar vardır. İslam’ın bir kuralı vardır, dinde takva, işte ise maharet esas alınır. Din adına siyasete giren hem mahir hem de takvalı olursa ne ala, fakat böyle insanların çok az olduğunu İslam tarihi bize gösteriyor. Toplumu bölmenin, insanları birbirine düşman yapmanın en kolay yolu, dini siyasete alet ederek gruplara ayırmaktır. Bu yapılırsa düşmana gerek kalmadan ülke yıkılabilir. Siyasiler insanları birbirine kenetlemeli düşmanlık, kin ve nefretle insanları gruplara ayırmamalıdır. Aksi halde bindiğimiz gemiyi kendimiz batırmış oluruz. Dini değerler oy malzemesi yapılmamalıdır. Din umumun malıdır, yüksek mevkide kalırsa her insan ona elini uzatabilir, siyasiler dini kendi tekellerine alırsa o siyasi partiye karşı olanlar bilmeden dine de karşı çıkabilirler. Dövüşte Kuran’ı başına siper yaparsan ilk darbe Kuran’a iner.