Öncelikle yazıma Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 86. Yıldönümü nedeniyle Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle anarak başlamak istiyorum.
Öfke günlük hayatta belki de en sık yaşadığımız, en sık şahit olduğumuz güçlü bir duygudur. Onu diğer duygulardan ayıran en önemli özelliği iki yönlü olarak hayatiyet arz etmesidir.
Birincisi son derece koruyucu bir duygudur, hayatta kalmamızı sağlar, saldırıları bertaraf etmemize yardımcı olur.
İkincisi ise kontrol edilemediğinde geri dönüşü olmayan durumlara yol açabilir. Ayrıca öfke elinde kor ateş taşımak gibidir. Önce sahibine zarar verir.
Öfke, istenmeyen sonuçlara, karşılanmayan beklentilere, engellenmeyen, haksızlığa ve doyurulmamış ihtiyaçlara karşılık ortaya çıkan doğal bir duygudur.
Öfkenin en görülen yüzü agresif öfkedir. Genelde bir saldırı ve kendine zarar verme davranışı ile karakterizedir. Kişinin kendine ve bir ötekine telafisi zor bazen de telafisi zor, bazen de mümkün olmayacak zarar verdiği biçimidir.
Aile içi ilişkilerde öfke son yıllarda haber alma araçlarının yaygınlaşması sayesinde birçok vahim, trajik hikâyelere şahitlik ediyoruz. Bu olayları dinlediğimizde genelde aslında öfke kontrolü probleminin telafisi mümkün olmayan sonuçları görebiliyoruz.
Öfke, genelde diğer duyguların üzerinde bir çatı ve onların gizleyicisi olabilir. Hayal kırıklığı, utanç, yetersizlik, yok sayılmak gibi son derece güçlü duyguları öfke olarak ifade ediyor olabilirsiniz.
Öfkeyi nasıl kontrol edebiliriz?
Sadece öfke için değil, tüm duygular için geçerli olabilecek bir durumdur. Bazen duygularda kalabilmek zordur. Duygular gelir ve geçerler. Öfke saldırganlık eğilimi gösterebilir ama saldırgan bir biçimde kendinizi ifade etmek zorunda değilsiniz.
Öfke, utanç, korku, üzüntü, mecburiyet ve kaygı olumsuz duygulardır. Olumsuz duygular, kötü tehlikeli, akıldışıdır ve zayıflık göstergesidir. Duygunun bizatihi kendisi tehlike arz etmez, onunla yaptığınız tehlike arz edebilir. Ayrıca olumsuz duygular hissetmek psikolojik olarak kusurlu olduğunu gösterir.
Duyguların varlığı değil, onlarla ne yaptığınız sağlığa zarar verir. Uzun süre öfkeyi, hiddeti, hayal kırıklığını bedeninizde taşıdığımızda bunun bir yıpranmaya, bir hastalığa yol açması muhtemeldir.
Şiddetli duygular hissediyorsam kontrolü kaybettiğim anlamına gelir. Kontrolü kaybetmek bir seçimdir. Bazen çok farkında olmadan kontrolümüzü yitireceğimiz durumun içine kendi ayaklarımızla gideriz.
Duygular, hissetmek içindir. Cinsiyeti yoktur. Genelde öfke ile kadın, korku ile erkek bir türlü bağdaştırılamaz ama hakikat bunun tam tersidir. Herkes her duyguyu hissedebilme özgürlüğüne ve hakkına sahiptir.
Öncelikle duygumuzu tanımak ve tanımlamak önemlidir. Ancak tanımlayabildiğiniz şeyi yönlendirebilirsiniz. Nefes tekniklerini kullanın. Öfkelendiğinizde ve kontrolden çıkmaya başladığımızda nabız yükselir, kalp atışı hızlanır, göz bebekleri büyür. Yumruklara ve ayaklara kan pompalanır. Bu halimizi nefesimizi kontrol ederek yatıştırabiliriz. Öfkeli, ikin karar vermekten sakının. Öfkeli ikin tartışmaya da girmeyin. Öfkenin kalıcı olmadığını fark edin. Öfke yükselir sonra yatışır. Spor yapın. Öfkenin bedende barınmasını önler.
Öfkeyi tetikleyen nedenlerin altında yatan sebepleri çözümlemek için profesyonel destek alın. Her şeyi kendiniz çözmek zorunda değilsiniz. Yalnız olmadığınızı fark edin…
Bu yazım uzun zamandan beri araştırmalarım sonucunda tespit ettiğim durumlar ve çözüm önerileridir.