Geçtiğimiz günlerde Whatsapp sosyal medya haberleşme grubumuzda Şalpazarı İlçemiz genelindeki arkadaşlarımızın yapmış oldukları köyde hayat bir başka güzel serzenişiyle bir şeyler yazıldığını fark ederek bunun içini biraz daha doldurarak hep resmiyet ağırlıklı yazı haricinde bir köşe yazımız olsun istedik.

Köyde Yaşayıp Geliri Olmayanı  Farz  Edelim Diyor;Şimdi köyde yaşayan hiç bir geliri olmayan hayvancılık ve kendine yetecek kadar üretim yapan bir köylü kadın, tarla onda inek onda koyun keçi ne iş varsa onda uşak onda yetmezmiş gibi akşama gönül de yapılacak, hazır yem saman alınmıyor alacak para yok ki, inek yaş yiyecek, it yal yiyecek kadın ne yapsın akşama kadar çalışıp birde kuyuda tandır yapamaz ki, zaten kuyu yok, tandır yapacak ette yok mecbur mısır unu belledi yapacak içine tuz atmadan yarısını ite ayıracak diğer yarısına tuz atacak zengin mutfağımızın menusu bu, yada sallama pancar yapacak, çok severiz sallama pancarı, un çaldımı içine biz yeriz, Eski zaman teneke evlerin üzerinde kurutulan alaca fasulye ya da ipe dizilen fasulyeden yapılan haşlama fasulye çorbasının dışı kömür karası gibi olan içi bakır kalaylı ineklerinde insanların da aynı kazanda pişen yemeklerden yiyerek köyde yaşayan bir nesil olarak hep bu günlere geldik. Bir de büyük bir döğme sağan sofranın ortasında içinde Allah ne verdiyse bulunan yemek için genç yaşlı çoluk çocuk aynı sağana çala kaşık yemek yenirdi herkes doyardı.

Aslında Yöresel Damak Tadımız Çoktur;Şalpazarı ilçesinde yaşayan  Oğuz Çepni Türkleri Mutfak Kültürü konusunda kadim bir geleneğe sahip olup Türkülere destan olmuş Bal'ı, Tereyağı, Armut Balı (Pekmezi), Keşkeği, Yağlı Bişisi, Sırgan (ısırgan) Çorbası, Karalaha Sarması, Karalaha Çorbası, Kabak Çorbası, Gecin (fasulye) Çorbası, Fasulye Turşusu, Pezük (Pazı) Turşusu, Galdırik Turşusu, Mısır (Daru) Ekmeği, Sac ekmeği, Fırın darusu Helvası, Yalaşı, Kiraz Turşusu, Taflan (Karayemiş) Turşusu, Patates ezmesi gibi zengin bir mutfak kültürlerinin tanıtımı yapılabilinir.

Yöremizde Yetişen Doğal Meyveler Çeşitli Şekilde Değerlendirilir; Bundan yaklaşık 20 yıla yakın bir zaman diliminde bir köye tanıdık simanın cenaze meresimine katılım sağladım. Cenazeye katılım sağlayan emekli olmuş orta kuşağı geçmiş büyüklerimizin sohbetine tanık olduk.Büyüklerimiz şöyle anlatıyor. Ey mübarek dünya eskiden yokluk vardı köylerde yaşayan insanlar fazlaydı bahçelerde olan meyveler azdı. O da yeterli olmadığından meyveler az olduğunu söylediler. Şimdilerde ise köylerden şehirlere göçtüler köyler boşaldı artık bütün meyveler ağaçlarda kaldığından yerlere dökülüyorlar eskiden adam çoktu meyve yoktu yemeye şimdi meyve çok adam yok yemeye ne günlere geldik Basın bunları sen de duy da gelecek nesillere anlat demşilerdi.

Ben de 45 Yıl Geriye Giderek Bir Anımı Paylaşayım Büyükliman Okuyuculaıma;  Trabzon Şalpazarı İlçesine bağlı Üzümözü mahallesi sakinlerinden merhum Hacı Halil Usta Dedem Annemin babası benim Babamın Babasını Dedemi benim tanımama şansım yok Babam 3 günlük iken ebediyete intikal etmiş. Buradan ebediyete intikal eden  Aile büyüklerimizi rahmetle anıyorum.

Dedem Hacı Halil Usta Şalpazarı’nda 1977- 94  yıllarında bakkaliye olarak dükkan işletiyor. Bende Çarşamba günleri ailenin tek büyük torunu olarak 1980 yıllarında ona yardımcı oluyorum İlçeye bağlı mahallerden gelen bayan anneler ve teyzeler evlerinde besledikleri ineklerinden elde ettikleri tereyağı ve kapısında besledikleri  tavukların yumurtalarını kırmadan  Eylül 1995 yılında aramızdan ayrılan Dedem Hacı Halil Usta’ya getiriyorlar. Yağı tartarak alıyor, kırılmadan gelen yumurtaları da tahtadan talaşların olduğu sandığa da yumurtaları yerleştiriyor. Yağı satan teyze  ve anneler önce paralarını ellerine alıyorlar. Temel ihtiyaçları olan az bir şeker, tuz, aydınlatma için gaz ve bu gaz lambasının camı bu cam ışığı da herkesin evinde yok olanların cam ışıklarının camları da 7 ve 14 numara olarak 2 çeşitti o yıllarda. Evza şimdiki adı kibrit evde süt çocuğu var ise o yıllarda teneke kutular içerisinde bulunan süt bebeklerine verilmek üzere ince uzun büsküvi, bir de çocukların ağlamaması için yalancı memeye sürülen küçük ağzı kapaklı kaplardaki tatlandırıcılara. Son olarak da bir küçük zeytinyağı o da bir litre değil. Bu almış oldukları erzaklarla 1 ay idare ederlerdi. Bir ay sonra tekraren sırtlarında beyaz sepetlerle gıcırdayarak tekrar ilçedeki esnaflara uğrarlardı. Hiç unutmam bir ay önce bizden 900 gram zeytin  yağ alan anne bir ay sonra şişeyi zeytin yağı doldurmak için geriye getirmiş ancak kapağı yok şişenin Dedeme şöyle demişti Halil efendi kusura galma çocukluk işte şişenin kapağını oyuncak için almış bende mısır güdenesinden kapak yaptım demişti. Bu anlatmak istediğim gerçekleri şöyle özetleyebiliriz. Şimdiki tüm nesil çok şanslı bir başka yazımızda görüşmek üzere hoşça kalınız.