Eskiden insanlar anlayamadıkları olaylara olağan üstü özellikler yükleyip buna sır, büyü veya tılsım diyorlardı. Bir şeyin mahiyeti bilinmezse insan ondan ürker ve korkar. Huzurlu yaşamanın formülü ilime sarılmalı olayların mahiyetlerini bilmeli, sırlı ve gizemli gibi görünen olayları çözmelidir. Aksi halde psikolojisi ve dolaysıyla hayat dengesi bozulur, cehenneme döner, insanı insanlıktan çıkarır. Muhiddini Arabî kâinattaki varlıklar yani kuş, karınca, kelebek, çiçek vs Allah’ın gerçek isimleridir der. Bediüzzaman ise insanın duyguları olduğu gibi büyük bir insan olan kâinatın da duyguları vardır ve bunlar da fizik, kimya, biyoloji, astronomi vs gibi fen bilimleridir der. Fen bilimlerinin anahtarları ile bütün gizemli ve sırlı olayların mahiyeti çözülebilir. Kuran, kâinat ve varlığın mahiyetini keşfediyor. Kâinat, Kuran’ın açılımıdır, insanlar ilim ile varlıkların yaratılış nedenlerini ve gayelerini anlayarak kâinat ve dindeki bilinmezlikleri ortadan kaldırırsa dünyayı bir cennete çevirir.

İnsan, ümitsizlik, hüzün ve yeisi içinde psikolojisi çok bozulur. İnsanın bu durumdan kurtulması için Kuran ve kâinat aynı kalemle yazılmış hikmet dolu kitaplar olduğunu bilmeli ve bu kitapları fen ve tevil ilimleri ile birlikte okumalıdır. Bu kitaplar içindeki ilim hazinelerini ene anahtarı ile açar.  Demek ki ene bilinir, zerre ve madde tanınırsa kâinat kapıları açılmış olur. Allah, benliği göklere yerlere dağlara verdi fakat onlar kabul etmediler fakat insan kabul etti sonra cahil oldu. Çünkü insan okuyup araştırmazsa kendini bilgili âlim bilir, eğer okuyup araştırırsa cahil olduğunu anlar. Bu durumda insan Allah’ın ilmi yanında kendi ilminin çok az olduğunun farkına varır. Ben nasıl bu evi yaptımsa, bu kâinat sarayını da birisi yapmıştır, benliği(ene) ile bır kıyas yapar. Bu kıyası işitme ve görme gibi bütün yaptığı işlerde uygulayabilir.

Ben, sınırları belli, özerk ve bilinçli yapıdır. Her şeyin benliği var, asıl benlik, sonsuz soyut(maddi olmayan)olan kâinatın bilinç ruhuna denir ve bu da Allah’a mahsustur. Taha 15. Ben benim, ben Allah’ım, sonsuzum der. Bütün varlıklarda Allah’tan gelen ve ehadiyet tarzında tecelli eden bir benlik vardır. Güneşin ısı, ışık ve renk gibi özellikleri var, bu özellikler güneşten ışık alan cam parçasında ve su damlasında da vardır. Teşbihte hata olmaz derler güneşteki özelliklere vahdaniyet, su damlasındakine ise ehadiyet denir. Her varlığın bir ehadiyet tecellisi vardır ve Hz. Muhammed, Ehadiyet tecellilerinin en kapsamlısıdır. Kâinattaki insan dışındaki diğer tecellilerin hiçbiri insan benliği gibi özel ve serbest değildir. Çünkü hiçbir varlık kendi iradesi ile iyilik ve kötülük yapamaz.  İnsanı gerçek insan yapan ene(benlik)sini bilip yaratanını tanımasıdır. Kendini bilen Allah’ı bilir derler, bu sırra erenler kâinattaki bütün sırları bilir korku ve üzüntüden emin olarak huzurlu bir hayat yaşar.