Türk Medenî Kanunu’nda yapılan yeni düzenlemelerinkadın erkek eşitliğini sağlamada önemli yeri olsa da toplumsal bakış açısında erkeği ailenin lideri kabul eden yaklaşım varlığını sürdürdükçe bu düzenlemeler hep eksik kalacaktır.

Toplum, kadın ve erkeğe farklı davranmakta; hatta onlara farklı özellikler, davranışlar, görevler yüklemektedir. Buna örnek olarak Ülkü ROWE’ un üst düzey yönetici olarak çalıştığı Google'a açtığı ‘cinsiyet ayrımcılığı’ davası gösterilebilir.

Türk Medenî Kanunu’nun “Aile Hukuku” başlıklı ikinci kitabının birinci kısmı olan Evlilik Hukuku’nun, “Evliliğin Genel Hükümleri” başlığını taşıyan üçüncü bölümünde yapılan değişikliklerin amacı gerekçede de belirtildiği üzere kadın-erkek eşitliğini sağlamaktır. Bu düzenlemeler ise şunlardır:

  1. Evlenme Yaşı (TMK m.124)

Bir bireyin karar verebilmesi ve sorumluluğunu da üstlenerek yaşayabilmesi fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak da belirli bir olgunluğa erişmeyi ge­rektirir. Evlenme, belli bir bedenî olgunluk yanında zihinsel ve ruhsal olgunluğu dagerektirir.

TMK’ nın124. maddesi “Erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.” şeklindedir. Eski düzenlemenin değiştirilmesi ileyasa koyucunun, kadın ve erkek ayrımı yapmadan her ikisi için de olağan ve olağanüstü evlenme yaşını aynı belirlemesi pek tabii ki kadın-erkek eşitliğine uygundur. Ancak yasanın uygulanma şekli eşitliği zedeler niteliktedir. Nitekim çocuk evlilikleri dolayısıyla evlenme yaşı bakımından TMK m. 124 ile getirilen eşitlikçi yaklaşım toplumsal zeminde karşılığını bulmadıkça kızlar aleyhine eşitsizliğe neden olacak şekilde çocuk gelin vakalarıyla daha çokkarşılaşılmaya devam edilecektir.

  1. Bekleme Süresi (TMK m.132)

TMK Madde 132 – ‘Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.’ şeklindedir. ‘Kadının anne olma gerçeği’ nedeniyle hak ehliyetine getirilen bu sınırlama Türk Medenî Kanunu’ndaki kadın erkek eşitliğini bozan bir hükümdür. Zira gelişen teknoloji ile DNA testisayesinde %100’e yakın bir ke­sinlikle babanın kim olduğu anlaşılabilmektedir. Bu hüküm kadın için geçici de olsa evlenme engelidir, eşitsizliğe yol açmaktadır.

C. Evlenme Başvuru Yeri (TMK m. 134)

Türk Medenî Kanunu’nun 134’üncü maddesi “Evlenecek erkek ve kadının, birisinin oturduğu yerdeki evlendirme memuruna birlikte başvurabilmeleri” imkânını getirmiştir. Bu hüküm önceki düzenleme aksine erkeğin ikametgâhı yerine kadın veya erkekten herhangi birisinin oturduğu yerde evlendirme memuruna başvurulması imkânını getirmesi sebebiyle eşitlik ilkesine uygun bir hükümdür. 

D. Yerleşim Yerinde Dava Açma Hakkı (TMK m.168)

Boşanma davasında yetki hususunu düzenleyen madde yeniden kaleme alınmış ve kadın-erkek eşitliğine uygun bir hâl almıştır. Eski Medenî Kanunun 136’ncı maddesine göre boşanma davalarında yetkili mahkeme davacının ikametgâhı mahkemesi şeklinde olsa da yine eski Medenî Kanunun 21’inci maddesine göre kadının ikametgâhı kocasının ikametgâhı olduğu için boşanma davasını açacak kadın bu davayı ancak kocasının ikametgâhı mahkemesinde açabilmekteydi. Ancak Türk Medenî Kanunu’nun 168’inci maddesine göre, boşanma ve ayrılık davasında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri ya da boşanma davasının açılmasından önce son defa altı aydır birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Böylelikle kadın – erkek eşitliği sağlanmıştır.

E. Boşanan Kadının Kişisel Durumu (TMK m.173)

Konuya ilişkin eski Medenî Kanunun 141’inci maddesi ise boşanan kadının bekârlık soyadını yeniden alacağı hükmünü getirmişti. Türk Medenî Kanunu’nun 173’üncü maddesi ise kadının evlenmeden önce dul olması hâlinde hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebileceğini belirtmiştir. Bununla beraber kadın boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati olduğunu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceğini ispatlarsa kadının istemi üzerine hâkim kocasının soyadını taşımasına izin verebilecektir.

Önümüzdeki hafta Aile Hukukunda Kadın Erkek Eşitliği konusunda önem arz eden diğer maddeleri işlemeye devam edeceğiz.